Haberler

Zina Veya Aldatma Nedeniyle Boşanma Davası

ZİNA VEYA ALDATMA NEDENİYLE BOŞANMA DAVASI

Günümüzde boşanma davalarının, önemli bir kısmı zina veya aldatma sebebine dayalı olarak karşımıza çıkmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 185. maddesi gereği eşler evlilik birliğinin mutluluğunu elbirliği ile sağlamak yükümlülüğü altındadır. Yine eşlerin birlikte yaşamaları ve birbirlerine sadık kalmaları ; evlilik birliğinde kaynaklı hakları ve ödevleridir. Tüm bunlardan çıkarılacak sonuç; Türk Medeni Kanunu, eşlere evlilik sona erene kadar, aralarında bir boşanma davası devam ediyor olsa da;  birbirlerine karşı cinsel sadakat ve bağlılık göstermesini  mecbur kılmaktadır. Cinsel sadakat ve bağlılık eşler açısından kanuni bir yükümlülük olmakla birlikte aynı zamanda ahlaki ve Türk toplumu bakımından geleneksel bir beklenti ve sorumluluktur. Eşlerin cinsel sadakat yükümlülüğü, Türk Medeni Kanunu bakımından iki türlü değerlendirilmelidir. Bunlardan birincisi  TMK madde 161 gereği zina diğeri ise yine Türk Medeni Kanunu’nun madde 166’ya göre genel boşanma sebeplerinden olan cinsel sadakata aykırı davranıştır. Zina ve cinsel sadakatsizlik toplumumuzda aldatma olarak da isimlendirilmektedir. Bunları sırayla inceleyecek olursak önce zinayı mutlak ve özel boşanma sebepleri içinde değerlendirip sınıflandırarak; ilk sıraya almak daha isabetli olacaktır. Diğer eşe karşı ZİNA VEYA ALDATMA NEDENİYLE BOŞANMA DAVASI açmak durumunda olan eş, öncelikle diğer eşin zinaya ilişkin eylemlerini veya sadakatsiz davranışlarını; mahkemede ispatlayabilecek delilleri temin etmeli ve o halde davasını açmalıdır. Bu öncelikli hazırlığın  nedeniyse; ülkemizdeki hukuk yargılama sisteminde, ispat yükünün iddia edende  yani davacının üzereinde   olmasıdır.

ZİNA NEDENİYLE BOŞANMA (TMK 161)

  “Madde 161 - Eşlerden biri zina ederse, diğer eş boşanma davası açabilir.

 Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her halde zina eyleminin üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer.

 Affeden tarafın dava hakkı yoktur.”

Yukarıda kanun metninden anlaşılacağı üzere zina eden eşe karşı boşanma dava hakkı diğer eşe tanınmıştır. (Zina eden eşin zina nedeniyle boşanma davası açma  hakkı yoktur.) Eşinin zina eylemini öğrenen eş; öğrenmeden itibaren altı ay ve her halükârda beş yıllık hak düşürücü süresi içinde davasını açmalıdır. Bu şu anlama gelmektedir; diğer eşin zina ettiğini öğrenen eş, altı ay geçtikten sonra zina özel sebebine dayanarak boşanma davası açma hakkını yitirir. Yine zina eyleminin üzerinden 5 yıl geçtikten sonra durumu öğrenilirse; artık bu eylemden dolayı  dava açma hakkından söz etmek mümkün olmaz .

ZİNA VEYA ALDATMA NEDENİYLE BOŞANMA DAVALARINDA KUSUR MESELESİ

Türk Medeni Kanunu zinayı mutlak boşanma sebebi saymıştır ve boşanma davasının kazanılması yani mahkeme tarafından kabul edilmesi için zinanın varlığının ispatı yeterlidir. Ancak burada  eşin eyleminin  aldatma yani sadakate aykırı davranış boyutunda kalıp; zina derecesine ulaşmaması halinde;  açılacak boşanma davasında kusur oranının belirlenmesi açısından iki önemli sonucu doğmaktadır:

  • Bunlardan biri zinanın ispatı halinde; hukuken zina eylemiyle  diğer eşin kişilik haklarına açık ve en ağır saldırı olduğunun kabul edilerek  pratikte  manevi tazminat talebinde kusur incelemesine gidilmesine gerek kalmadan  zina eden eşin tam kusurlu olduğu kabul edilir.
  •  
  • Diğeri ise, genel boşanma sebeplerinde Türk Medeni Kanunu’nun; diğer eşin kusurlu olmasına rağmen aradığı ; evlilik birliğinin temelinden sarsılması kriterinin; zinanın ispatı halinde hakim tarafından ayrıca araştırılmayacağı hususudur.

ZİNA VEYA ALDATMANIN MAHKEMEDE İSPATI:

Her davada olduğu gibi zina veya aldatmaya dayalı boşanma davası açan eş; bu iddiasını Hukuk Muhakemeleri Kanunu 190 maddesine göre somut ve hukuka uygun elde edilmiş delillerle  ispatlamak durumundadır.

Bu nedenle ZİNA VEYA ALDATMA NEDENİYLE BOŞANMA DAVASI  boşanma davası açacak olan eş öncelikle, diğer eşin bu yöndeki eylem ve  davranışlarını mahkemede ispatlayabilecek delilleri temin etmesi gerekmektedir. Bunun nedeniyse  hukuk yargılamalarında ispat yükünün iddia edene yani davayı açan atarafa  ait olmasıdır.

“MADDE 190 - (1) İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.

 (2) Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.”

Türk Medeni Kanunu gereği aldatıldığını yani diğer eşin zina ettiğini öğrenip, bunu dava konusu yapan eş yargılama boyunca; Hukuk Muhakemeleri Kanununa tabidir. Dolayısıyla eşinin zina ettiğini iddia eden ve buna bağlı olarak aile mahkemesinde diğer eşe karşı boşanma davası ikame eden eş; Hukuk Muhakemeleri Kanununun ispat kurallarına bağlı kalarak davasını ispat etmekle yükümlüdür. Hukuk mahkemeleri açısından zina iddiası bir vakıadır. Bu vakıanın ispat yükü zinayı iddia eden eşe düşmektedir. Buradan da açıkça anlaşılmaktadır ki; hukuk sistemimiz ispat edilemeyecek iddialarla , keyfi ya da iftira yoluyla zina isnadının önünü kesmektedir. Zina iddiasını ispat edemeyen taraf davasını kaybeder. Hukuki deyişle mahkemece  davası reddedilir.

Bunların yanı sıra ,Hukuk Muhakemeleri Kanununun 192. maddesinden anlaşılacağı üzere özel hukuk yargılaması olan boşanma davası yargılamalarında belirli bir delil zorunluluğu getirilmediğinden;  yine Hukuk Muhakemeleri Kanunun 189. maddesinin emredici hükmü gereği bir delil hukuka aykırı olarak elde edilmediği taktirde  ise zina vakıası  her türlü delille ispat edilebilir.

 

MADDE 189 - (1) Taraflar, kanunda belirtilen süre ve usule uygun olarak ispat hakkına sahiptir.

 

(2) Hukuka aykırı olarak elde edilmiş olan deliller, mahkeme tarafından bir vakıanın ispatında dikkate alınamaz.

 

(3) Kanunun belirli delillerle ispatını emrettiği hususlar, başka delillerle ispat olunamaz.

(4) Bir vakıanın ispatı için gösterilen delilin caiz olup olmadığına mahkemece karar verilir.”

“MADDE 192 - (1) Kanunun belirli bir delille ispat zorunluluğunu öngörmediği hallerde, Kanunda düzenlenmemiş olan diğer delillere de başvurulabilir.”

ZİNA VEYA ALDATMAYI MAHKEMEDE İSPAT ARAÇLARI; DELİLLER.

Yukarıda izah ettiğimiz gibi zina vakıasının ispatında Hukuk Muhakemeleri Kanunun genel ispat kuralları geçerlidir. Delilleri sınırlandırmamak kaydıyla aşağıdaki gibi örnekleyebiliriz:

  1. ZİNA VEYA ALDATMANIN MAHKEMEDE İSPATINDA; TANIK ANLATIMLARI

Zina vakıasının ispatını sağlayan ve zina eden eş tarafından gerçekleştirilen maddi olay ve eylemler; zinanın doğası gereği gizli saklı yaşanmakta olan başka bir ifadeyle dört duvar arasında yaşanan ya da gerçekleştirilen eylemlerdir. Dolayısıyla net bir cinsel birlikteliği yani zina veya aldatmayı üçüncü bir kişinin bizzat görmesi sıklıkla rastlanan bir durum değildir. Kaldı ki zina eyleminin yargılamasının yapıldığı hukuk mahkemelerinde, ceza yargılamasında olduğu gibi katı ispat kuralları yoktur. Kaldı ki Yargıtay süregelen kararlarında, tanıklar bakımından; hayat tecrübesi ve yaşanan maddi olayların gereklerine göre cinsel ilişkinin gerçekleştiği yönünde inandırıcı anlatımları ispat için yeterli görmektedir. Kısacası Yüksek Yargı tam bir ispat aramamaktadır. Bunu örnekleyecek olursak gecenin ilerleyen saatlerinde bir başkasıyla aynı konutta kalınması yine bir otel odasında yer ayırtılıp kalınması, iki sevgilinin kişinin birlikte yatla denize açılması, gibi durumlar zinanın varlığını ispatlamaktadır.

Tanık delilinde tanığın anlatımlarının çelişkili olmaması gerekir, aksi halde hangi dava olursa olsun tanık anlatımları hükme esas alınamaz, bununla dava ispat edilemez.

Tanık anlatımları inandırıcı olmalıdır, tanığın anlattığı olayları bizzat görmesi, duyması gerekmektedir. Çünkü görgüye dayanmayan tanık anlatımları hükme esas alınamaz.

Bir diğer husus ise tanık anlatımlarının aktarmaya dayalı olamamasıdır. Bu, yukarıda bahsedilen ve görgüye dayanmayan tanık anlatımlarının aslında bir noktada açılımı olarak da düşünülebilir. Tanık mahkeme huzurunda, aldatma veya zinaya ilişkin maddi olayları davacının kendisine anlattıklarından veya başkalarından duyduklarından aktarım yaparsa; mahkeme bu tanıklığı kabul etmez ve dolayısıyla hükme esas almaz.

            HMK 240 ve  265. maddeleri arasında tanıklığa ilişkin usul ve esaslar açıkça ortaya koymaktadır.

ZİNA VEYA ALDATMANIN MAHKEMEDE İSPATINDA; FOTOĞRAF, GÖRÜNTÜ KAYDI VE SAİR GÖRSEL VE DİJİTAL DELİLLERİN KULLANILMASI

Hukuka uygun olarak elde edilmiş ve montaj içermeyen zaman açısından çelişki oluşturmayan ve dijital kurgudan oluşmayan; fotoğraflar, sosyal medya paylaşım platformlarından; twitter, facebook, instagram, youtube, snapchat..vs ile internet iletişim ağlarından; Skype, sms, mms..vs yapılan paylaşımlar, ekran alıntıları video kayıtları, güvenlik kamera kayıtları; mahkemelerce zinanın ispatında delil olarak değerlendirilerek hükme esas alınmaktadır.

  1. ZİNA VEYA ALDATMANIN MAHKEMEDE İSPATINDA; BELGELER VE KAYITLAR

“MADDE 199 - (1) Uyuşmazlık konusu vakıaları ispata elverişli yazılı veya basılı metin, senet, çizim, plan, kroki, fotoğraf, film, görüntü veya ses kaydı gibi veriler ile elektronik ortamdaki veriler ve bunlara benzer bilgi taşıyıcıları bu Kanuna göre belgedir.

Yukarıda kanun metninde görüleceği üzere, Hukuk Muhakemeleri Kanunumuz nelerin belge olduğunu ve dolayısıyla mahkemelerde belge vasfı taşıyacağını ve bunların hükümde esas alınacağını açıkça ortaya koymuştur. Zina ve aldatma vakıaları bakımından her türlü yazı, fotoğraf, film, fatura, günlük, mektup, hatıra defteri, ajanda notları, e-mailler, otel kayıtları, mesaj kayıtları, telefon kayıtları, kredi kartı kayıtlı, banka kayıtları, uçak bilet kayıtları, uçuş kayıtları, pasaport kayıtları, tıbbi kayıtlar, bilgisayar kayıtları, soruşturma ve mahkeme kayıtları vb.; mahkemelerce delil olarak kabul edilmektedir ve bunların yeterli olması halinde bunlara dayanılarak zina nedeniyle boşanmaya karar verilebilmektedir.

  1. ZİNA VEYA ALDATMANIN MAHKEMEDE İSPATINDA; EŞLERDEN BİRİNİN ÜÇÜNCÜ BİR KİŞİDEN GEBE KALMASI VEYA ÇOCUK SAHİBİ OLMASI

Zinanın mahkemede ispatı konusunda delil olarak en etkili ve kesin sayılabilecek delillerden biri zina eden kadın eşin gebe kalması ve yine zina eden erkek eşin başka kadından çocuk sahibi olması sayılabilir. Bu hallerde gebeliğin, çocuğun varlığı inkar edildiği takdirde; ispat bakımından DNA testi, hastane kayıtları gibi tıbbi deliller dosyaya alınarak zinanın varlığı kesinleştirilir.

Bu yazımızda Türk Medeni Kanunu’nun evlilik birliği içinde eşleri  yükümlü kıldığı cinsel sadakate aykırılık hallerinden bahsederken  ağırlıklı olarak özel ve mutlak boşanma sebebi olarak kabul  zina vakıası üzerinde durduk. Cinsel sadakate aykırılığın yani aldatmanın; zinadan  faklı görünüş biçimlerinden olup, genel boşanma sebeplerinden sayılan türlerinden, başka bir yazımıza konu edip bilgi ve tecrübelerimizi sizlerle paylaşacağız.

Av.Tarık ÖZYER & ÖZYER HUKUK Avukatları